Your search results

HUKUKA TAÇ GİYDİREN KARAR IŞIĞINDA

Tarafından gönderildi dkemlakferizli on 12 Nisan 2023
0

TAPU VE KADASTRO’DA İDARİ HATALARIN (İSİM-SOYİSİM-BABA ADI-D.TARİHİ)

DÜZELTİLMESİ.

Sizin, bir yakınınızın başına gelmiş olabilir ya da gelebilir. İstisnaları
mümkün ve mevcut olmakla birlikte daha çok kadastro tespitleri sırasında hatalı beyan
veya yazım sonucu oluşan hatalardır. Miras bırakanınızdan size kalan taşınmazın intikal
işlemlerine giriştiğinizde size birden murisin adının, baba adının, doğum tarihinin veya
tespite esas başkaca betimleyici bir bilgisinin hatalı olduğu söyleniverir. Ve siz de
kalakalırsınız. Murisin gerçekte ve nüfus kayıtlarında görünen ismi Mehmet iken tapu
kütüğüne Mustafa yazılmıştır ya da baba adı hatalıdır, hiç yazılmamıştır, doğum tarihi
yanlıştır ve saire…

Ülkemizde daha çok 60’lı yıllardan sonra kadastro çalışmaları başlamış
olup, bu tür hataların kaynağı herkesin birebir taşınmazın başında bulunamaması, tespit
bilirkişilerinin eksik veya yanlış bilgiye sahip olmaları ve en sonunda da yöresel bazı
temayüllerdir.

Özellikle kırsal tapu alanlarında çok sık karşılaşılan bu durum nedeniyle
birçok iş zamanında bitememiş ve zaman zaman da uzun dava yollarıyla uğraşılmak
zorunda kalınmıştır. Öncelikle bu tür hatalar, idari hatalar olarak tanımlanabilir ve dava
yolu en son çare olmalıdır. Çünkü, gerek kanun koyucu gerek de TKGM. vatandaşların
karşılaştıkları bu tür sorunlarının mümkün olan en zahmetsiz ve en kısa yoldan çözüme
kavuşturulmasını öngörmüştür.
Bu konuda TKGM.’nün 2014/3 (1755 sayılı) Tapu Sicilindeki Hataların
Düzeltilmesi başlıklı ve 2016/2 (1770 sayılı) genelgeleri son derece açıklayıcıdır.

(2014/3 s.genelgeden)

“Düzeltme işlemi, kadastro tespitinin yerinde olup olmadığı, gerçek hak sahibinin
veya taşınmazın el değiştirip değiştirmediğinin tespit edilmesine yönelik olmayıp, kadastro tespiti ile hak
sahibi olan kişilerin kimlik bilgilerinin tespit edilmesi amacını taşımaktadır.
2) Takip Edilecek Yöntem
Tapu müdürlüğü tarafından, kadastro çalışmalarından kaynaklanan, hak sahibinin
kimlik bilgilerine ilişkin hataların düzeltilmesi ve eksikliklerin giderilmesine ilişkin istemin gerçek hak sahibi
tarafından yapıldığının tespit edilebilmesi için öncelikle Tapu Sicili Tüzüğünün 75. maddesinin 1. fıkrasına
göre işlem yapılması gerekmektedir. Bu anlamda kayda dayalı tespitlerde varsa dayanağı kayıt ve belgeler
ile senetsizden tespitlerde tutanağın edinme nedeni, nüfus kayıt örneği ve ilmühaber incelenmeli, bunun
yanında ilgili kurumlarla yazışmalar yapılarak alınan cevaplar değerlendirilmelidir. Bu belgelerin incelenmesi
sonucunda istemin gerçek hak sahibinden geldiğinin anlaşılamaması halinde; istemde bulunandan, taşınmaz
hakkında bilgi sahibi olabilecek kişilerin ve varsa tespit bilirkişilerinin tanıklıklarına başvurulmak üzere tapu
müdürlüğüne getirilmeleri istenilecektir.
İlmühaber veya benzeri belge sunulamaması, tanık veya tespit bilirkişilerinin tapu
müdürlüğüne gelmelerinin sağlanamaması veya sunulan belgeler ile varsa tespit bilirkişileri ve tanıkların
ifadelerinden istemde bulunanın gerçek hak sahibi olduğu kanaatine varılamaması durumunda istem
sahiplerinin de talebi halinde zeminde inceleme yapılması kadastro müdürlüğünden/biriminden talep
edilecektir.
Tapu müdürlüğü tarafından, zeminde inceleme yapılmasına ilişkin talepte
bulunulmadan önce ilgili kurumlarla yazışma yapılmış, nüfus kayıtları, yazışmalar ve varsa ilmühaberler

incelenmiş, tanıklık yapmak isteyenler dinlenmiş ve tanıkların ifadeleri yazılı hale getirilmiş olacaktır. Bu
işlemler yerine getirilmeden zeminde inceleme ile ilgili kadastro müdürlüğüne yapılan talepler herhangi bir
işlem yapılmaksızın tapu müdürlüğüne iade edilecektir.”
Daha fazla uzatmadan, bu tür bir durumla karşılaşmanız halinde sorunun
çözümü yönünde makalenin faydalı olacağına inanıyorum.
Şimdi başlıkta bahsettiğim “Hukuka Taç Giydiren Karar” ‘ın da ne
olduğunu bir görelim isterseniz. Çünkü muhtemelen, “ tamam makale faydalı da, ne kadar
da basitmiş bu hataları düzeltmek” diyenleri duyar gibiyim. Her zaman değilmiş. Hatta tüm
bu kolaylaştırıcı unsurlara rağmen, yakın zamanda bile kolay olmadığını ben bizzat
yaşayarak deneyimledim.

Bahsi edilen, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 12.10.1978 Tarih ve
10739/10612 sayılı kararıdır. Ve Hukuka Taç Giydiren Karar betimlemesi de Sayın Özdil’e
aittir. Ben de, Hakim Zekeriya Yılmaz’ın Tapu ve Kadastroda Tashih isimli bir kitabında,

  1. Sahifede rastlamış ve ilgi çekici bulduğumdan burada bahsetmeyi uygun buldum.
    Özet: Bir vatandaş intikal işlemi için müracaat ettiğinde murisinin tapu
    kütüğündeki hane numarası ile nüfus kütüğündeki hane numarasının farklı olduğu söylenir.
    Karardan da anlaşıldığı üzere, vatandaş tapu müdürlüğü, nüfüs müdürlüğü ikigeninde gidip
    gelmekle bir türlü sorununu çözemez. Bunun üzerine, durumun dava yoluyla düzeltilmesi
    ve sorununun çözümü için mahkemeye başvurur, dava açar. Vatandaşın davası da,
    Mahkeme tarafından reddolunur. Vatandaş, bu kez de Mahkeme kararını temyiz eder ve
    dosya Yargıtay 1. Hukuk Dairesi huzuruna gelir. Gelin ibret verici ibarelerin ve
    betimlemelerin de yer aldığı Yargıtay kararına, kitaptaki haliyle ve özetle bir göz atalım:
    İdarenin Yapması Gerekeni Yapmaması Hainde, Mahkeme Yapar
    “…. Türkiye’nin önemli sorunlarından biri yönetimin iyi çalışmaması,
    bürokrasinin yurtdaşı canından malından usandıracak bir kerteye varmasıdır.
    Yönetimin yersiz ve yanlış uygulamaları –idarece çözülmesi gereken konularda bile
    – vatandaşı Mahkemelere başvurmak mecburiyetinde bırakmakta, yalnız bu neden
    önemli miktarda işin Mahkemelerce görülmesi sonucunu doğurmaktadır Yönetimin
    iyi çalışmadığı yerlerde Mahkemeler ister istemez, vatandaşların başvuracağı en
    son mercii durumuna gelmektedir.
    Olay da, böyle bir durumdan doğmuştur. Davacı, tapu sicilinde miras
    bırakanı adına kayıtlı ola taşınmazı mirasçı sıfatıyla, üstüne intikal ettirmek istemiş,
    sicil muhafızlığı kayıt sahibinin nüfus sicilindeki hane numarası ile akit tablosunda
    yazılı hane numarasının birbirini tutmadığı nedeniyle(bahanesiyle) müracaatı
    reddetmiştir.
    Vatandaş müracaatını, teşkilatın en üst kademesine –Genel Müdürlüğe –
    kadar götürmüş, orası da Mahkemeye müracaatı önermek suretiyle başvuruya
    olumsuz yanıt vermeyi öngörmüştür.
    Görevlilerin, adeta görevden kaçma anlamını taşıyan bu sorumluluk
    anlayışı karşısında vatandaş, basit sayılacak bir konuda, (daire kapılarının
    kapanmasından ötürü) Mahkemeye başvurmak zorunda kalmıştır.

Mahkeme dahi, idari makamların düştükleri yanılgıyı tekrarlamak,
vatandaşa öyle değil böyle bir dava açman gerekir demek suretiyle, davayı
reddetmiştir. Mahkeme son mercidir. Vatandaşın gideceği başka yer kalmamıştır.
Sıkıntıda olan davacının ne istediği bellidir. Tapu sicilindeki hane
numarası ile nüfus kaydındaki hane numarasının birbirini tutmamasından ötürü,
intikal işlemi yapılamadığına göre, Mahkeme geniş bir soruşturma yapılarak
taşınmazın gerçek malikinin kim olduğu, davacının gerçek malikin mirasçısı
bulunduğu saptandığı takdirde, İdarenin aşamadığı şekilci set ve engeller yıkılmak
suretiyle, usandırıcı durumun, tatlı ve olumlu bir sonuca bağlanması olanağı varken,
katı bir anlayış ve takdire bağlı kalınarak, yazılı şekilde karar verilmesi doğru
değildir. Hükmün BOZULMASINA …”

Evet, bir başka makalede görüşmek dileğiyle. (Deniz KARAMANOĞLU)

Compare Listings